SONUÇ


Candy bardaktaki bütün suyu içti ve derin bir iç çekerek bardağı küçük masaya bıraktı. Henüz terkettiği yataktaki bir hareket onun daha düşünceli ve dikkatli olması gerektiğini anlamasını sağladı. Daha iki saat önce daldığı kısa uykusu tamamen yok olmuştu, bu yüzden sabahlığını aldı ve gizlice odadan çıktı. Kütüphaneye vardığında, ışığı yaktı ve daha sonra kanapelerden birine yerleşmek için koyu kahverengi ciltli bir nüsha aldı... kolay olmadı, ve sonunda başardığında, küçük salondaki alman duvar saati onbiri vuruyordu.

Yeniden derin bir iç çekti, ve rastgele seçtiği kapak sayfasına baktı... "Tom Sawyer'in maceraları"... Candy aynı anda "sanki ben kendim hayatımda yeterince macera yaşamamışım gibi..." diye keyifle düşünürken gülümsedi. Yüzündeki tebessüm silinmeden kitabı açtı ve okumaya başladı... Genç kız aslında dikkatini vermediğinin farkına vardığında henüz on dakika geçmişti: okumuyordu, sadece harfleri şekil veya anlam vermeden yutuyordu. Kendine kızarak, kitabı kapattı ve bakışını pencereye dikti; orada geceyarısının karanlığı ve sessizliğinden başka bir şey yoktu. Sonra, neredeyse farkına varmadan, aklı kendi yorumunda kaldığı için konsantre olamadığını anladı... gerçekten de sayısız maceralar yaşamıştı, ama hiç biri şimdiki gibi değildi: bu, o zamana kadar yaşadıklarının en inanılmazı ve fevkalâdesiydi, ve hepsini ona borçluydu... ve hayatlarının ilk kesiştiği anı hatırladığında, yeni bir iç çekme dudaklarından sızdı.

Asla bu karşılaşmanın bir gün böyle biteceğini düşünmemişti: birisi ona hayatının o ânında böyle bir sonuçtan bahsetseydi "ne delilik!" diye haykırırdı. Fakat bununla beraber hayat seni tuhaf yollardan geçirir,öyle ki hemen hemen her zaman en beklenmedik olana götürürler, ve bu büyük aşk kesinlikle Candy'nin en az beklediğiydi. Onu yeniden düşündüğünde yanakları kızardı, ve Saint Paul Okulu"nun koyu üniformasının içinde ne kadar iyi göründüğünü, ve orada birlikte yaptıkları bütün şeyleri, tıpkı birçok defa onun tarafında olduğu için maruz kaldığı problemleri hatırladı... o zamanlar onları birbirine bağlayan henüz aşk değildi, ama tohumu ekilmişti ve ne bir şey ne de kimse bunun şimdi onları sımsıkı bağlayan bu duyguya dönüşene kadar filizlenmesine ve sağlamlaşmasına engel olmadı... ama birden suratı asıldı: her zaman böyle olmamıştı, zira çevresindekilere karşı savaşmak zorunda kaldılar: onlara değer verenler kişilere karşı ve onlardan nefret eden kişilere karşı, ve hattâ kendilerine karşı güç çarpışmalara tahammül ettiler, çünkü eğer O bütün cesaretini toplamamış ve o soğuk ve korkunç gün Candy'ye gerçekten ne hissettiğini söylemeseydi, o zaman Candy tamamen gidecekti ve onu tamamen kaybedecekti...

"Budala" dedi Candy kendi kendine, "bundan o kadar zaman geçti ve hatırası beni hâlâ ağlatıyor..."

Sabahlığın koluyla gözyaşlarını sildi, ve düğün gününü hatırlayınca yeniden gülümsedi. Her şey o kadar güzel ve mükemmeldi ki! tıpkı evlenen herhangi bir kızın idealindeki gibi... O gün, en sevgili arkadaşı, en çok sevilen adam, onun sonsuza kadar ruhunun ve bedeninin sahibi olmuştu... Sonra Candy'nin gözleri yeniden gözyaşlarıyla doldu, ama bu defa onlara daha önce ruhunda filizlenmeyen en büyük ve samimî tebessüm eşlik ediyordu, zira ellerini iri karnına koymuştu: bu aşk ödüllendirilmişti ve bu daha önce hiç yaşamadığı en inanılmaz ve mucizevi şeydi... birdenbire onu uyutmayan şeyin bu olduğunu anladı: akşamdan beri yaşadığı tuhaf rahatsızlıklar şiddetlenmişti, ve şimdi daha belirgin bir hale gelmişlerdi. Sâkinliğini korumaya çalışarak, ve mutluluk ve korku arasında gidip gelen duygularıyla doğrulmaya çalıştı, ama gerçek bir acı onu bunu yapmasıyla bir uçtan bir uca götürdü.

O, yatakta sâkin sâkin uyuyordu. Tarihin yaklaşmasıyla, günün ve gecenin her ânında kendisi için en değerli ve sevileni dikkatle izlemeyi, gözetmeyi bırakmamıştı ama tam bu anda biriken yorgunluk ve uykusuzluk onu yenmişti. O halde, uyku arasında yüzüne konan dudakları hissetti, ve "uyan, aşkım..." diyen alçak bir ses onu tamamen uykusundan uyandırdı... Genç adam birden doğruldu, tıpkı bir sıçrama teşvik etmiş gibi "VAKTİ GELDI MI?" dedi. Candy tatlılıkla gülümsedi, "evet... vakti geldi... en büyük ve mükemmel icadın nihayet geliyor, Stear..."

*****

Bu hikâye hakkındaki düşüncelerinizi söylemek için Nina'ya yazın. (lütfen ispanyolca veya ingilizce yazın).

SocialTwist Tell-a-Friend