Okul Yılları


Saint Paul okulunda bir sonbahar akşamıydı. Terry, odasında, yatağının üzerinde oturmuş düşünüyordu. İki gün önce o ve Candy, Elisa'nın tuzağına düşmüş ve Elisa ve birkaç rahibe tarafından ahırda basılmışlardı. Candy okuldan atılmıştı ve Audrey ailesinden birisi gelene kadar karanlık düşünme odalarından birinde kalacaktı. Terry ise babasının okula verdiği parasal desteğin sayesinde okuldan kovulmamıştı ve ceza olarak sadece bir hafta odasından çıkması yasaklanmıştı. Terry, Candy' ye yapılan bu haksızlığa dayanamıyordu. Üstelik bir gün önce olayı öğrenen Archie ve Stear ona bu olay yüzünden Bay William' ın Candy' yi evlatlıktan reddedebileceğini söylemişlerdi. Ne yapacaığını bilmiyordu. İki gündür Rahibe Grey' le konuşup bunun bir yanlış anlaşılma olduğuna dair onu ikna etmeye çalışıyordu ama bu çabasının boşuna olduğunu biliyordu. Archie ve diğerleri ise Elisa' yı sıkıştırıp, ona zorla suçunu itiraf ettirmeye çalışmışlardı, ancak Elisa ölse bile böyle bir şeyi yapmayacak biriydi.

"Tek çare... benim bu okuldan ayrılmam... O zaman Candy' yi okuldan atmalarına gerek kalmaz..."

Aslında Terry küçüklüğünden beri İngiltere'yi terk edip, annesi Eleanor Baker' ın yanına, tıpkı onun gibi bir tiyatro sanatçısı olmak için Amerika' ya gitmek istiyordu. Hatta birkaç ay önce Amerika' ya, annesinin yanına kaçmıştı. Ancak annesi onu umduğu gibi karşılamamıştı ve ona kimsenin onun bir oğlu olduğunu bilmesini istemediğini söylemişti. Terry o zaman büyük bir hayal kırıklığına uğramıştı ve mecburen İngiltere' ye babasını ve üvey annesinin yanına dönmüştü. Ama yine de hayalinden vazgeçmemiş ve kendi kendine büyüdüğü zaman Amerika 'ya gidip annesinin desteği olmadan da olsa bu amacına ulaşacağına dair söz vermişti.

İngiltere'ye dönmek için bindiği gemide de bunları düşünüyordu. O akşam düşüncelerine o kadar dalmıştı ki, kendisine yaklaşan çilli sarışın kızı biraz geç fark etmişti. İşte Candy ile böyle tanışmıştı. O akşam, onunla tartışmalarına rağmen, ondan hoşlanmıştı. Daha sonra, Candy onun için inanılmaz şeyler yapmıştı.

Hiç kimse ona daha önce Candy 'nin davrandığı gibi davranmamıştı. Üvey annesi ve kardeşleri onu hep küçümsüyorlardı. Babası onunla doğru dürüst ilgilenmiyordu ve tek yaptığı onun maddi ihtiyaçlarını karşılamaktı. Karısının da etkisiyle oğlunu kendinden uzaklaştırmış ve aynı şehirde bulunmalarına rağmen onu yatılı okullarda okutmuştu. Üstelik annesiyle mektuplaşmasını bile yasaklamıştı. Okulda tanıştığı çocuklar ise onunla sırf bir dükün oğlu olduğu için ilgileniyorlardı. Böylece Terry zaman içinde insanlardan soğumuş ve asileşmişti.

Candy ise ona hep iyi ve içten davranmış, onun güvenini çabucak kazanmıştı. Onu sigara gibi kötü alışkanlıklarından kurtarmış, Stear ve Archie gibi arkadaşlarının olmasını sağlamış ve hepsinden önemlisi onu annesiyle barıştırmıştı. Birkaç gün önce, babası okula gelip ona annesinin kendisine onunla birlikte yaşamak istediğini yazdığını söylemişti. Eskiden olsa, babasının bu fikri onaylamamasına rağmen annesinin yanına giderdi ama artık İngiltere 'de kalması için bir sebebi vardı; bu sebep Candy' ydi. Ancak şimdi Candy' nin başı dertteydi ve o bir karar vermeliydi.

"Evet, gitmekten başka çarem yok... Ama belki... Hayır, o bunu asla kabul etmez... Ama, ya ederse?"

Aklına yeni bir fikir gelmişti; Madem ki o, babasının yardımı sayesinde kovulmamıştı, o zaman belki babası rica ederse Candy de kovulmazdı. Ertesi gün ilk işi babasıyla konuşup onu kendisine yardım etmesi için ikna etmeye çalışmak olacaktı. Onun bunu kabul edeceğinden emin değildi ama denemeye değerdi. O gece bütün bu düşüncelerle ve özellikle Candy' nin tek başına karanlık bir odada hapsedildiğini düşüncesiyle uyuyamadı. Gizlice Candy' nin kaldığı hücreye doğru yol aldı ve Candy uyuyana kadar ona armonika çaldı.






***********


Ertesi sabah Terry , Grandchester' ların kalesinin bahçesinde golf oyanayan babasıyla konuşuyordu. Ona Amerika'nın en zengin adamlarından Bay William Audrey' in evlatlık kızı olan Candy ismindeki bir arkadaşını ahıra çağırdığını, rahibelerin kendilerini yakaladığını ve kızın kovulmak üzere olduğunu anlattı. Ona Elisa ve tuzağından bahsetmedi, babasının böyle bir şeye inanmayacağını biliyordu.

"Yani, bana sadece bunları anlatmak için mi buraya geldiğini söylüyorsun?" dedi Dük Grandchester umursamazca.

"Lütfen, baba, bana yardım etmelisin. Candy suçlu değil."

"Bak, bu olay, senin sandığın kadar basit değil."

"Ama sen okula parasal destek veriyorsun. Bu yüzden beni kovmuyorlar. Eğer Rahibe Grey' le konuşursan, onu Candy'yi kovmaması konusunda ikna edebilirsin."

"Benim böyle bir şey için harcayacak vaktim yok. Senin utanç verici davranışlardan artık bıktım. Üstelik seninle ahırda buluşmayı kabul eden bir kızın sana layık olduğunu düşünmüyorum."

"Lütfen baba... Eğer bu kıza yardım etmezsen, ailesi bu olayı duyarsa onu evlatlıktan reddebilir..."

"Bu beni hiç ilgilendirmez. Şimdi derhal okula dön ve bir daha beni böyle bir şey için rahatsız etme."

Babasının bu tavrı Terry' yi çok sinirlendirmişti.

"Biliyordum... Bana yardım etmeyeceğini biliyorum. Ama yine de haksız çıkarım diye umuyordum. Fazla iyi bir düşünceymiş" diye düşünüyordu.

"Tamam, baba. Sana hiç gelmemeliydim. Ama bundan sonra hiçbir şey için senden yardım istemeyeceğim" diye söze başladı.

Dük Grandchester başını golf topundan kaldırıp oğluna baktı. Onu hiç bu kadar sinirli ve üzgün görmemişti.

"Bundan sonra kendi seçtiğim yolda, sensiz bir hayatta yaşayacağım" dedi Terry ve oradan ayrıldı.


**********


Terry doğruca okula gitti. Önce gidip Rahibe Grey' e kararını bildirmeye gitti. Yolda karşılaştığı Elisa' nın yüzüne tükürdü. Sonra Stear ve Archie' yi bulup onlara teşekkür etti ve tokalaşarak onlar anlamadan onlarla vedalaştı. Birkaç saat sonra, Amerika'ya gidecek olan gemiye binecekti. Valizini hazırlamak için odasına gitti.


**********


Bu sırada Dük Grandchester çalışma odasına gitmişti. Terry' nin son sözleri keyfini kaçırmıştı.

"Aptal çocuk... O kıza âşık olmuş... Eminim, bir süre sonra onu unutacaktır" diye düşünüyordu.

Ancak birden aklına kendi gençliği geldi. O da yıllar önce Terry' nin annesini sevmişti ama babası onun bir aktrisle evlenmesini onaylamamış ve onu varlıklı bir ailenin kızı olan şimdiki karısıyla evlendirmek istemişti. O önce babasının bu arzusuna karşı çıkmış ancak daha sonra eski rahat hayatını özlemiş ve Terry' yi yanına alıp Eleanor' u terk etmişti. Bu onun için çok acı verici olmuştu ve zaman zaman pişmanlık duyuyordu.



Eğer babası ona karşı daha anlayışlı davransaydı, belki de şimdi Eleanor ve Terry ile birlikte çok daha mutlu olacaktı. Ve şimdi babasının kendisine yaptığını o kendi oğluna yapmak üzereydi!

Acele yatak odasına gidip üzerini değiştirdi ve arabasına bindi. Arabacı onu St Paul okuluna götürmek için yola koyuldu.


**********


Terry valizini hazırlamış ve Candy 'ye kısa bir veda mektubu yazmıştı. Artık gitmek için hazırdı. Bu sırada birisi kapıya vurdu.

"Girin" dedi Terry kim olduğunu merak ederek.

Odaya giren öğrencilerden biriydi.

"Rahibe Grey ofisinde seni bekliyor, Terruce."

"Benden ne istiyor acaba? Ona kararımı anlattım, o da Candy' nin kalması karşılığında gitmemi kabul etti" diye düşündü Terry ve Rahibe Grey' in ofisine doğru ilerlemeye başladı


**********


Bütün bunlar olurken, Candy, Krin' le birlikte düşünme odasında oturuyordu. Önceki gece Terry' nin gelip ona armonika çalması onu çok mutlu etmişti. Şimdi kendini daha iyi hissediyordu.

Birden bir anahtar sesi duydu.

"Birisi geliyor, Krin, saklan" dedi aceleyle.

"Rahibe yemeğimi biraz önce getirdi. Acaba şimdi ne istiyor?" diye merak etti.

Rahibe Margaret içeri girdi.

"Candy, artık buradan çıkabilirsin. Rahibe Grey ofisinde seni bekliyor" dedi.

"Geliyorum, Rahibe Margaret."

Rahibe Margaret' i takip ederek Rahibe Grey' in ofisine doğru yürüdü.

"Yoksa Audrey ailesinden birisi beni almaya mı geldi? Umarım Elroy Hala değildir..." diye asık suratlı Bayan Elroy' u kendisini azarlarken hayal ederek düşünüyordu.


**********


Rahibe Margaret, Rahibe Grey' in ofisinin kapısına vurdu. Kapıyı açtı ve Rahibe Grey 'e Candy' yi getirdiğini söyleyip odadan ayrıldı. Candy içeri girdi ve masasında oturan Rahibe' nin karşısında durdu.

"Beni çağırtmışsınız, Rahibe Grey."

"Evet, Candy. Seni affedildiğini ve cezanın bir hafta oda hapsine çevrildiğini söylemek için çağırttım."

"Ne? Yani okuldan atılmıyor muyum? Beni nasıl oldu da bu kadar çabuk affettiniz?" diye sordu Candy kulaklarına inanamayarak.

"Bunu okulumuza çok büyük katkıda bulunan sayın Dük Grandchester' ın ricası üzerine yapıldığını bilmeni isterim..."

"Ne?!"

Bu sırada birisi kapıya vurdu. İçeri giren Terry 'ydi.

"Terry."

Candy Terry' yi görünce şaşırmıştı. Terry de onu görünce tabii.

"Candy? Burada neler oluyor?" diye düşündü.

"Terruce, babanın ricası üzerine Candy 'nin okuldan atılmamasına karar verildi. dedi Rahibe Grey.

"Ne?" dedi Terry şaşkınlıkla.

"Nasıl oldu da fikrini değiştirdi?" diye düşündü.

"Ancak sizden böyle bir olayın yeniden tekrarlanmayacağına dair söz vermenizi istiyorum. Bu tür olaylar okulumuzun saygınlığını zedeliyor ve biz zor durumda kalıyoruz. İkinizde artık davranışlarınıza dikkat edin. Gelecek defa bu tür bir olay olursa, bu kadar kolay affedilmeyeceğinizi bilin" diye laflarını sürdürdü Rahibe Grey.

"Rahibe Grey, bu olay tamamen bir yanlış anlamadan ibaretti. Ama size söz veriyorum, bir daha böyle bir şey olmayacak" dedi Candy.

"Umarım olmaz. Şimdi derhal odalarınıza gidin. İkinizde bir hafta odalarınızdan çıkmayacaksınız."

"Tamam, teşekkürler, Rahibe Grey!" dedi Candy sevinçle.

Her ikisi de odalarına gitti.

Candy üzerini değiştirdi ve yatağına uzandı. Bu yanlış anlamadan kurtulduğuna çok sevinmişti. Biraz önce Terry' yi kısa bir süre olsa da gördüğü için mutluydu. Düşünme odasında kaldığı bu iki günde ona karşı duyduğu ilginin arkadaşlıktan ileri bir şey olduğunu anlamıştı ve okuldan atılmaktan çok onu bir daha göremeyeceğini düşündüğü için üzülmüştü. Ama artık böyle bir şey olmayacaktı. Terry' nin babasıyla arasının iyi olmadığını biliyordu ama buna rağmen Terry, Dük' le kendisine yardım etmesi için konuşmuştu. Candy çok mutluydu ve nihayet günler sonra huzurlu ve kabussuz bir gece geçirebildi.

Terry ise babasının fikrini değiştirdiğine inanamıyordu. Bu onu çok mutlu etmişti. Artık gitmesine gerek yoktu. Böylece aktör olma hayalini bir süre daha ertelemeye karar verdi. O da yatağına uzandı ve günler sonra nihayet uyuyabildi.


DEVAM EDECEK....


Bu hikâye hakkındaki düşüncelerinizi, eleştirilerinizi bana yazabilirsiniz.

SocialTwist Tell-a-Friend