Sihirli Güvercinler

Güneşli bir Pazartesi sabahıydı. Kuşlar Saint-Paul okulunun bahçesindeki ağacların üstünde ötüşüp duruyorlardı. Kış yerini yavaş yavaş bahara bırakmaktaydı ; çiçekler daha yeni yeni açmaya başlamıştı. Candy yavaşça gözlerini açtı, doğrulup pencereden dışarıya baktı. " Ne güzel bir sabah ", diyerek esnedi. " Ah, en son hava bu kadar güzel olduğunda Pony'nin evindeydim. Acaba şu anda ne yapıyorlar?".

Yataktan çıkıp sabahlığını giydi. Gidip pencereyi açtı. Balkona çıkıp derin bir nefes aldı: "Ooh! Uzun süredir hava ilk defa bu kadar temiz", dedi. Karşıdan gelen üç küçük güvercine baktı. "Ne kadar güzelsiniz", dedi. Kuşlardan ikisi Candy'nin uzattığı eline kondu. Üçüncüsü ise balkon demirlerinin üstünde durdu. "Bugüne böyle güzel güvercinlerle başladığıma göre güzel bir gün geçireceğim demektir", diye düşündü Candy. Bu sırada kapı tıklatıldı. Candy kapıya yöneldiği anda güvercinler uçup balkonun tam karşısındaki ağacın üstüne kondular. Candy, "Kim O?" diye sordu. Dışarıdan Patty'nin sesi duyuldu; "Benim Candy, hazır mısın?" diye sordu Patty. Candy kapıyı açtı ve: "Günaydın Patty, içeri gel. Henüz hazırlanmadım. Dışarıyı seyrediyordum. Sen şöyle otur ben de bu sırada hazırlanayım" dedi.

Patty yatağın yanındaki sandalyeye oturdu. "Bugünün çok önemli olduğunu unutmadın, değil mi?" diye sordu.

"Nasıl unutabilirim ki ?" dedi Candy. "Bugün okulda konferans var. Onun ardından da bu haftasonu yapılacak olan geziye gideceklerin isimleri anons edilecek. Ah, gitmeyi o kadar çok isterdim ki."

"Evet ben de öyle ama ne yazık ki sadece iki kiz ve iki erkek gidebilecek. Bu kadar kalabalık bir okulda benim şansım binde bir..."

"Benim de öyle... Peki kızların arasından konuşmayı yapacak olan kişi seçildi mi?"

"Evet. Sanırım Elisa beş dakikalık bir konuşma yapacakmış. Biraz önce herkes bunu konuşuyordu."

"Elisa mı?"

"Evet. Merak ediyorum, nasıl oluyor da okulun her aktivitesinde bir görev edinebiliyor?"

"Bazıları şanslıdır, bilirsin."

"Haklısın. Neyse, zaten ben o kadar kişinin önünde konuşamazdım, Candy. Ondaki de iyi cesaret."

"Elisa'nın doğal hali."

"Haklısın."

Candy ayakkabılarını da giymişti. Kitaplarını aldı. Patty'yle dışarı çıktılar. Uzun koridorlardan geçip sonunda sınıfa girdiler. Yerlerine otururken Elisa'nın konuşmasını duydular: "Evet kızlar, biliyorsunuz ki bugünkü konferansta bir konuşma yapacağım. Eh tabii, böyle işler için becerikli ve konuşmasını bilen kişileri seçiyorlar. Pony'nin evinden gelen seyisleri değil." Elisa'nın yanındaki kızlardan biri sordu:

"Elisa, erkeklerin adına konuşmayı kimin yapacağını biliyor musun?"

"Tabii ki de biliyorum. Konuşmayı Archie yapacak. Onun gibi zeki birinin Pony'nin evinden gelenlere nasıl ilgi duyabildiğini çok merak ediyorum."

O anda Annie sınıfa girdi. "Günaydın Candy, günaydın Patty", dedi Annie. İkisi de ona karşılık verdiler. Annie, Elisa'nın son sözlerini duymuştu ve bu sözlerin zaten kendisine yöneltilmiş olduğunun farkındaydı. Üzgün bir ifadeyle yerine oturdu. Elisa sözlerine devam etti: "Ah, ne kadar şanslı bir kızım, değil mi? Yakışıklı Archie'yle kürsünün arkasında yan yana oturacağım." Yanındaki kızlardan başka bir tanesi söze karıştı:

"Peki, Elisa, haftasonu yapılacak olan geziye kimlerin gideceği belli mi? Yani sen kimlerin seçildiğini biliyor musun?"

"Hayır bilmiyorum, diye yanıtladı Elisa. Ben de bugün öğreneceğim. Ama eminim ki bizim sınıftan en az bir kişi gidecek, çünkü rahibeleri bizim sınıf hakkında konuşurken duydum. Tabii beni görünce hemen sustular. Ne yazık!"

"Ah, hem de çok yazık!"

Elisa'nın bu sözlerinin ardından sınıfta fısıldaşmalar oldu; herkes geziye gidebilme ümidine kapılmıştı. O sırada rahibe sınıfa girdi. Tüm kızlar ayağa kalktı.

"Günaydın hanımlar", dedi rahibe ve kürsüsüne oturdu.

"Günaydın rahibe Marguerite."

"Evet," diye söze başladı rahibe Marguerite, "biliyorsunuz ki bugün her seneki okul konferansımız var. Sizlerden o iki saat boyunca uslu durmanızı, ve iznimiz dışında konferans alanını terk etmemenizi istiyorum." Elisa'ya dönüp:

"Elisa, rahibe Grey seni bekliyordu. Erkekler adına konuşacak olan kişiyle senin hazırladığın konuşmayı dinlemek istiyormuş."

"Peki, efendim. Hemen gidiyorum."

Elisa yerinden kalktı. Sınıftan çıkarken alaycı bir ifadeyle Annie'ye baktı. Annie üzgün görünüyordu. Bunu farkeden Candy Annie'ye "Üzülme, sadece hava atıyor. Archie seninle olmayı kesinlikle tercih ederdi" diye fısıldadı. Annie gülümsedi. "Sağol, Candy" dedi.

İki saatlik dersten sonra iki saat yemek molaları vardı, ondan sonra da konferansa gitmeliydiler. Dersten çıkarken Annie: "Ben kendimi pek iyi hissetmiyorum kızlar. Biraz yatacağım. Konferansta görüşürüz", dedi ve odasına gitti.

"Elisa yine onu çok üzdü," dedi Candy.

"Evet," diye cevap verdi Patty. "Ne kadar kötü bir kız şu Elisa. Mutlu olmak için diğerlerini mutsuz görmek onun için yeterli."

"Doğru. Keşke daha iyi biri olsaydı."

"Senin gibi biri mesela."

Gülüştüler. Birlikte bahçeye çıktılar. "Hadi ağaçların oraya gidelim", dedi Candy. Biraz sonra ulu ağaçların oraya vardılar. Candy dayanamayıp ağaçlardan birinin üstüne çıktı. Patty telaşlanarak: "Candy, yine tehlikeli işler yapıyorsun. Lütfen hadi aşağı in, senin için korkuyorum," dedi.

"Korkma," diye geçiştirdi Candy, "birşey olmaz. Ben alışkınım biliyorsun."

Candy bir üst dala tutunup etrafında dönmeye başladı.

"Candy, yapma! Hadi aşağı gel, lütfen!" diye bağırdı Patty. Bu sırada Candy dengesini kaybetti, ve taklanın ortasında ellerini bırakıverdi. O hızla ileri doğru giderek düşmeye başladı.

"Ahhh! Candy hayır!!!" diye çığlık attı Patty. O anda farketti ki Candy'nin düşmekte olduğu yerde Elisa duruyor. "Elisa, dikkat et!!" diye seslendi Patty. Elisa dönüp ona baktı, "Ne v... ?" derken Candy Elisa'nin üstüne büyük bir gürültüyle düştü. Patty hemen panik halinde onların yanına koştu.

" Candy, Elisa, iyi misiniz ??", diye sordu endişeyle. "İyiyim" dediler ikisi bir ağızdan. Sonra Elisa Candy'yi azarlamaya başladı: "Ne yaptığını sanıyorsun. Orada durduğumu görmedin mi? Aptal aptal ağaçlara tırmanacağın yerde biraz dikkatli olsana!" dedi.

Bunları söylemesiyle birbirlerine şaşkın şaşkın bakmaları bir oldu. Candy Elisa'ya, Elisa da Candy'ye garip bir şekilde bakıyordu. Sonra kendi vücutlarina bakmaya başladılar. Candy Elisa'ya bakarak : " Candy ?? " dedi. Elisa da ona " Elisa ?? " diye sordu. Patty afallamış bir halde " Nasıl yani ?? Ne oluyor burada ? Candy ? " diye sordu. Candy Elisa'yı göstererek : " Ben Candy değilim, O! ", dedi.

" Biz... vücutlarımızı...mı... değiştirdik yani?? " dedi Candy neler olduğunu anlamaya çalışarak.

"Olamaz !" diye söylenmeye başladı Elisa. "Güzel vücudumu benden nasıl çalarsın ?! Hem ben bu iğrenc çilli yüzle ne yaparım ? Of, ne kadar utanç verici."

"Ben de senin vücudunda olmaktan hoşlanmıyorum Elisa. Hem şimdi mızmızlanmayı bırak da bu şeyden nasıl kurtulacağız, ona bir çözüm bul."

"Ben nereden bilebilirim ? Ağaçtan düşen elma gibi tepeme düşen sensin ! Bu işin tek sorumlusu da sensin. Büyü mü, artık ne yaptıysan geri al da ben de kendi güzel bedenime geri döneyim."

"Sorun da bu ya. Bu hale nasıl geldiğimiz hakkında hiçbir fikrim yok!"

"Nasıl yani? Eski bedenime geri dönemeyecek miyim?"

"Olamaz! "dedi Patty. "Candy, ben seninle arkadaş olmak yerine Elisa'yla mı arkadaş olacağım yani?"

"Olmaz öyle şey!" diye bağırdı Elisa. "Ben senin gibilerle arkadaşlık kurmam, bunu bilmiyor musun?"

"Ben de zaten seninle dolaşmak istemem şahsen!" diye tersledi onu Patty.

"Tamam sakin olun", diyerek araya girdi Candy. "Öfkeyle hareket etmemeliyiz. Şimdi, bu durumdan kurtulmamız için bize yardım edebilecek biri var mı? Biliyorsunuz, acele etmemiz gerek yoksa konferansta Elisa adına konuşmayı ben yapacağım."

"Buna asla izin veremem! Hayır! O konuşmayı yapabilmek için bu kadar süre bekledim. Şimdi senin gibi biri yüzünden bu hevesimden mahrum kalmayacağım!"

"Ben de konuşma filan yapmak niyetinde değilim zaten. Hem ne demem gerektiğini bile bilmiyorum. Acilen bir çözüm bulmamız lazım."

"Haklısın Elisa... yani Candy", dedi Patty.

"Bugün neler yaptığınızı bir düşünün", dedi Elisa. "Böyle bir çarpışmayla beden değiştiremeyeceğimize göre, söylediğiniz ya da yaptığınız birşey yüzünden bu hale geldik demektir."

"Bir bakalım..." dedi Candy. "Bu sabah pek fazla konuşmadık. Biraz önce Annie odasına gitmek istediğini söyledi. Sonra senden bahsettik Elisa..."

"Benden mi? Hakkımda dedikodu da mı yapıyorsunuz siz?"

"Hayır yapmıyoruz", dedi Patty. "Yalnızca Candy senin daha iyi biri olmanı dilediğini söyledi. Ben de 'Senin gibi biri mesela' dedim. Hii! Olamaz! Tüm bunlar benim yüzümden mi başınıza geldi yani?"

"Hiç şüphen olmasın", diyerek ona kötü kötü baktı Elisa.

"Candy, biliyor musun, bu yüz sana hiç yakışmıyor", dedi Patty.

"Unutma ki O ben değilim, Elisa. Neyse, şimdi bu durumdan kurtulmak için ne yapacağız?"

"Tabii ki de siz söylediklerinizi geri alacaksınız ve de benim aslında iyi biri olduğumu düşündüğünüzü söyleyeceksiniz, ben de böylece eski halime döneceğim."

"Denemeye değer", dedi Patty.

"Pekâlâ. Aslında Elisa çok da kötü biri değil. Artık kendi vücuduna geri dönebilir, başkası gibi olmasına gerek yok."

"Haklısın Candy", dedi Patty, "hele senin gibi biri olmasına hiç gerek yok. Eee, ne oldu, eski halinize döndünüz mü?"

Candy Elisa'ya baktı. "Candy?" dedi.

"Evet?" diye yanıt verdi Elisa'nın bedeni.

"Oh, hayır olamaz, hâlâ aynı şekildesiniz", dedi Patty endişeyle. "Belki de tekrardan çarpışmanız gerekiyordur."

Candy Elisa'yla yan yana gelip çarpıştı. Yine bir değişiklik olmadı.

" Of, bu durumdan nasıl kurtulacağız?" dedi Candy sıkıntıyla.

Bu sırada bir ses duydular. Rahibe Marguerite Elisa'yı arıyordu. " Hah, Elisa ! Buradaydın demek. Her yerde seni arıyordum. Rahibe Grey seni tekrar görmek istiyormuş. Konuşmanda düzeltmeni istediği birşeyler varmış sanırım."

"Evet, efendim, hemen geliyorum", dedi Elisa'nın bedenindeki Candy. "Yalnız, acaba Candy'yle Patty de benimle gelebilirler mi?"

"Çok istersen gelsinler ama rahibe Grey ne der bilemiyorum."

"Efendim", dedi Candy'nin bedenindeki Elisa, "Elisa çok heyecanlanıyormuş da o yüzden bizim de gelmemizi istiyor."

"Evet öyle, rahibe Marguerite", dedi Candy.

"Peki o halde, ama acele edin", dedi rahibe, "konferansın başlamasına çok az kaldı."

Konferansın yapılacağı açık hava sahnesine geldiler. Rahibe Grey onlara yaklaştı.

"Elisa Leagon, ben de sizi bekliyordum. Sizden konuşmanızın sonunu değiştirmenizi istiyorum."

"Nasıl isterseniz efendim", dedi Candy. "Yerine ne söylememi istersiniz?"

- " 'Bu okuldaki bütün öğrenciler er ya da geç başarıya ulaşacaktır' demek yerine, 'Bu okul her öğrenciye geleceğin kapılarını açacaktır' demenizi istiyorum. Anlaşıldı mı?"

"Tabii efendim, anladım", dedi Candy.

"Bu arada, neden bayan O'brien ile bayan Audrey'i de yanınızda getirdiğinizi öğrenebilir miyim?"

"Şey... efendim aslında ben kendimi pek iyi hissetmiyorum da, onlar da bana destek olsun diye getirdim."

"Hmm... peki, öyle olsun. Hemen hazırlansanız iyi olur, çünkü konferans birazdan başlayacak."

"Peki efendim."

Rahibe Grey uzaklaştıktan sonra Candy, Elisa ve Patty'ye döndü.

"Ne yapacağız şimdi?" diye sordu Candy.

"Tabii ki de hiçbir şey", dedi Elisa. "Benim yerime konuşmayı sen yapacaksın."

"Nasıl yani? Ama ne söylemem gerektiğini bile bilmiyorum. Herşeyi mahvederim ben."

"Böyle bir erdemin olduğunu ben de biliyorum ama başka çare yok. Ben de senin benim yerime konuşmayı yapmanı tercih etmem, ama buna mecburuz."

"Peki rahibe Grey'e gidip, Elisa'nın yerine Candy'nin konuşma yapıp yapamayacağını sorsak daha iyi olmaz mı ?" diye sordu Patty.

"Fena fikir değil", dedi Candy.

"Ben bu vücutla o kadar kişinin önüne çıkamam", diye homurdandı Elisa.

"Evet ama rezil olmaktan iyidir herhalde, öyle değil mi ?" diye sordu Candy.

"Peki öyle olsun", dedi Elisa. "Ama bu durumdan hiç hoşlanmadığımı bilin."

Birlikte rahibe Grey'in yanına gittiler. Rahibe Grey sinirli bir şekilde konuştu:

"Hâlâ hazırlanmadınız mı bayan Leagon? Size acele etmeniz gerektiğini söylemiştim."

"Şey.. Evet efendim", diye söze başladı Candy, "söylemiştiniz ancak size birşey sormak istiyordum."

"Hemen sorun o halde", dedi rahibe.

"Biraz önce de söylemiş olduğum gibi kendimi pek iyi hissetmiyorum efendim. Acaba benim yerime konuşmayı Candy yapamaz mı?"

"Bayan Audrey mi?? Ama O ne soyleyeceğini bilmiyor ki. O kadar prova yaptık sizinle."

"Haklısınız", dedi Candy'nin vücudundaki Elisa, "ama Elisa bana ne söylemesi gerektiğini söyledi. Ben de ezberledim."

"Siz benimle alay mı ediyorsunuz?!?" diye bağırdı rahibe. Kızların üçü birden korkudan geri kaçtılar.

"Kaç aydır bugüne hazırlanıyoruz, diye devam etti rahibe Grey sözlerine. Ama sizin gibi sorumsuz öğrencilerle son anda uğraşmak zorunda kalıyorum. Öyle olsun bakalım. Bayan Audrey sizin yerinize konuşmayı yapacak. Bu son sözümdür!"

Rahibe Grey sinirle onların yanından uzaklaştı. Üç kız da derin bir nefes aldı.

"Of, Elisa'nın bedenine girdiğimde bile bu kadar korkmadım", dedi Candy.

"Ben de senin bedenine girdiğimde", dedi Elisa. "Bir an bizi yiyecek zannettim."

"Gerçekten de sinirlendiğinde canavara benziyor bu kadın", diye ekledi Patty.

"Sadece o zaman değil ki", dedi Elisa. "Bu her zamanki hali."

Üçü birden güldüler. Candy ve Patty, Elisa'nın bu kadar komik biri olduğunu hiç düşünmemişlerdi.

Konferans alanına yavaş yavaş öğrenciler doluşuyordu. Rahibeler ve iki konuşmacı, yani Archie ve Candy'nin bedenindeki Elisa sahneye çıkıp kürsünün arkasındaki sandalyelere oturdular. Archie Candy'yi görünce çok şaşırdı:

"Konuşmayı Elisa yapacak zannediyordum", dedi Archie.

"Evet, öyleydi", dedi Elisa. "Ama son anda kendini iyi hissetmediğini söyledi. Onun yerine de benim geçmemi istedi."

"İlginç. Bu hareketi ondan hiç beklemezdim. Her neyse, senin burada olmanı tercih ederim, Candy. Hiç değilse onun iğrenç gülüşüne katlanmak zorunda kalmayacağım."

Bunu duyan Elisa çok sinirlendi. Ama bozuntuya vermemeliydi.

" Onun hakkında böyle konuşmamalısın", dedi Elisa. "Hem aslında O çok iyi biri. Ayrıca o senin kuzinin. "

"Evet ama ondan hiç hoşlanmıyorum", dedi Archie. "Biliyor musun Candy, sen çok iyisin. Elisa sana bir sürü kötülük etti ama hâlâ onu savunabiliyorsun."

Elisa bozuntuya vermeden gülümsedi. Ama içinden de "Sen görürsün dünyanın kaç bucak olduğunu. Bunun intikamını almazsam, bana da Elisa demesinler!" diyordu.

"Ve şimdi de kızlar adına konuşma yapacak olan Candy White Audrey'i dinleyeceğiz" diye anons etti rahibe Marguerite.

Elisa endişeyle ayağa kalktı. "Ah, kendi bedenimde olsam bu kadar endişelenmezdim. Ama bu vücut kim bilir ne kadar avanak görünecek..." diye düşünüyordu üzüntüyle.

" Bayanlar, baylar, değerli öğrenci ve öğretmenler, diye söze başladı Elisa, öncelikle bu yılki konuşmayı yapmaktan gurur duyduğumu bilmenizi isterim. Saint-Paul okulunda eğitim görmek ve böyle bilgili rahibelerin ellerine teslim edilmiş bulunmak hepimiz için ayrı bir onurdur. Okulumuz, ikiyüz yıllık uzun bir geçmişe sahiptir. Hiçbir zaman sorun yaşamamış, aksine çok nitelikli ve önemli insanlar yetiştirmiştir. Burada okuyan genç kızlar nasıl iyi birer hanımefendi olunması gerektiğini, genç erkekler de nasıl iyi birer beyefendi olunması gerektiğini öğrenir. Okulumuzun iki temel felsefesi vardır; birincisi, saygı, ikincisi ise bilgidir. Bu iki temel birbirini hep tamamlar..."

Elisa konuşmasını sürdürürken, Patty ve Candy seyircilerin arasında onu dinlemekteydiler. Derken Annie yanlarına geldi. " Selam Patty" dedi Annie. Patty de ona karşılık verdi. Annie, Elisa'yı Patty'nin yanında görünce geriledi, sonra başını çevirip Candy'yi dinliyormuş gibi yaptı. Elisa'nın bedenindeki Candy, bu görünüşünden faydalanarak Annie'nin yanına gitti. Annie tam uzaklaşacakken Candy konuşmaya başladı:

"Annie, biraz bekle", dedi Candy. "Seninle konuşmak istiyorum. Bu sabah söylediklerim hakkında."

"Bu sabah demek istediklerini yeterince iyi anladım, Elisa", dedi Annie. "Daha fazla dinlemek istemiyorum."

"Ama ben senden özür dilemek istiyordum, Annie. Bu sabah hakkında çok kötü şeyler söyledim. Ne olur beni affet. Niyetim seni kırmak değildi, yalnızca arkadaşlarımla eğleniyordum o kadar."

"İlginç bir eğlence tarzın var, Elisa. Hele buna, benim Archie'yle aramda olanları alet etmen hiç hoş değildi."

"Biliyorum", dedi Candy sesini yumuşatarak. "Beni herkes kötü biri olarak biliyor, Annie, çünkü hep onları üzecek şeyler yapıyorum. Ama amacım kötü olmak değil. Yalnızca popüler ve sevilen bir kız olmaya çalışıyorum hepsi bu. Şimdi söyle, sen büyüklük gösterip beni affedebilecek misin? Çünkü senin gibi iyi birini üzmüş olmak beni kahrediyor."

Annie duyduklarina çok şaşırmıştı. "Acaba gerçeği mi söylüyor?" diye düşündü.

Patty de lafa girdi: "Bence Elisa gerçekten üzgün. Hadi, onu affet. Özür dilediğini ben ilk defa görüyorum. Demek ki gerçekten çok üzülmüş."

Annie bir an düşündü. Sonunda:

"Peki, Elisa", dedi Annie. "Özrünü kabul ediyorum. Umarım bir daha ben ve Archie hakkında yorum yapmazsın."

"Yapmamayı denerim", dedi Candy.

Birlikte sahnede konuşmasını sürdüren Candy'yi dinlemeye başladılar. Bir süre sonra Archie çıktı kürsüye.

" Öncelikle, diye söze başladı Archie, harika bir konuşma yapmış olan arkadaşımı kutluyorum. Şimdi, sizlere bu yıl okulumuzda ne gibi değişiklikler ve yenilikler oldu, onlardan bahsetmek istiyorum..."

Archie konuşmasını sürdürürken, Patty Candy'ye Annie'yi gösterdi. Candy, Annie'ye bakınca, kızın gözlerinin içinin güldüğünü gördü. " Archie'den gerçekten hoşlanıyor. Umarım ikisi birlikte çok mutlu olur" diye düşündü Candy.

Bir süre sonra Archie konuşmasını bitirdi ve: " Evet, şimdi de bu haftasonu yapılacak olan geziye gidenlerin isimlerini açıklayacağım " dedi. Rahibelerden biri ona yaklaştı ve eline bir kağıt uzattı. Archie önce isimleri okudu, kaşları bu sırada çatılır gibi oldu, sonra seyircilere döndü:

" Evet, dedi Archie, önce geziye gidecek olan erkeklerin isimlerini anons edeceğim. İlk isim bay Jonathan Chemberley. Diğeriyse..." bir an durakladı Archie. Sanki açıklamaktan çekiniyor gibiydi. Ona kötü kötü bakmakta olan rahibe Grey'i görünce, sözlerine devam etti:

"Evet, diğeriyse bay Terrence Grandchester."

Candy bu ismi duyunca çok şaşırdı, ama aynı zamanda da heyecanlandı. "Ah, acaba kızların arasından seçilenler kimler??" diye düşünmeye başladı heyecanla karışık merakla. Bu sırada kalabalıkta Terry'yi aradı gözleri. Ancak onu göremeyince "Yine Pony tepesinde sigara içiyordur herhalde..." dedi kendi kendine.

Archie artık kızları anons etmeliydi, en azından rahibe Grey'in sevimsiz bakışları bunu emretmekteydi. Archie önce boğazını temizledi, ve tekrar konuşmaya başladı:

"Öhöm... özür dilerim... evet devam ediyorum. Şimdi de kızlardan kimlerin seçildiğini söyleyeceğim. İlk isim bayan Elisa Leagon."

Bu ismi duyan Candy, Patty, Annie ve Elisa çok şaşırdılar. Candy'nin vücudunda olmaktan artık iyice bıkan Elisa için için ağlamaya başladı: " Bu geziye gitmeyi ne kadar da çok istiyordum. Şimdi bu şans bana verildi, ama ben gidemeyeceğim! Neden? Çünkü bedenimde başka biri var!"

Bu sırada Annie Elisa zannettiği Candy'ye dönerek: " Elisa, tebrikler. Çok şanslısın biliyorsun değil mi. Ah, o geziye gitmeyi ne kadar çok isterdim."

Candy şaşkın şaşkın etrafa bakıyordu. Ne yapacaktı şimdi? Kendi bedeninde olsaydı daha mutlu olurdu. Bu habere de sevinmişti aslında, çünkü Terry de gidiyordu geziye, ama Elisa'nın verecegi tepkiyi düşündükçe de korkuyordu.

Archie artık rahibe Grey'den kurtulabilmek için hemen sonuncu ismi açıklamaya başladı:

" Ve son ismi de açıklıyorum. Geziye gidecek olan son kız, bayan Candy White Audrey."

Öğrenciler mutsuz bir şekilde seçilenleri alkışlamaya başladılar. Çoğu geziye gidemediği için üzgündü.

Annie Patty'ye dönüp:

"Patty, ben sahne arkasına gidiyorum", dedi. "Candy'yi tebrik etmem gerek."

"Ben de seninle geliyorum", diye karşılık verdi ona Patty.

- Şey.. ben de sizinle gelebilirim herhalde, öyle değil mi? diye lafa girdi Elisa'nın bedenindeki Candy.

"Elbette gelebilirsin", dedi Annie. "Hem benden özür dilemiş olduğunu da söylerim ona."

Birlikte sahne arkasına gittiler. Elisa, yani görünüşte Candy, çok mutlu görünüyordu. Annie hemen Candy'nin yanına koşup boynuna sarıldı:

"Tebrikler Candy! Bilsen senin için ne kadar sevindim! Ah, çok şanslısınız biliyor musun? Hem sen, hem Elisa."

"Teşekkür ederim Annie", dedi Elisa soğuk soğuk. "Ben de gidebildiğime çok sevindim."

"Tebrikler Candy", dedi Candy. "Sanırım bu yolculukta beraber olacağız."

Elisa boynunu Annie'nin kollarından kurtardı. Annie neden Candy'nin soğuk davrandığını kavrayamadı.

"Neyin var Candy?" diye sordu Annie. "Neden bana böyle soğuk davranıyorsun?"

"Şey... kendimi pek iyi hissetmiyorum da. Bu kadar insanın önüne çıkmak beni telaşlandırdı."

"Anlıyorum", dedi Annie. "İstersen odana git yat."

"Fena fikir değil", dedi Patty.

"Pekâlâ", dedi Elisa. "Biraz uzansam fena olmaz."

Birlikte odaların olduğu uzun koridora gittiler. Okulun çanları çalmaya başladı; saat akşamın yedisini göstermekteydi.

Elisa'nın odasının önüne geldiklerinde, Elisa durdu.

"Hadi, hepinize iyi geceler", dedi Elisa.

"Ama", dedi şaşkın şaşkın Annie, "Candy, burası Elisa'nın odası."

Elisa'yla Candy göz göze geldiler. Bu işin bu kadar uzun süreceğini hiç düşünmemiştiler. Herşeyden vazgeçmek zorunda kalmışlardı. Yine de mutlu olmaya çalışıyorlardı. Ama şimdi bir de odaları değiştirmek zorunda kalma fikri beyinlerinde şimşek gibi çakıyordu.

Elisa'nın bedenindeki Candy konuşmaya başladı:

"Sanırım çok yorgunsun, Candy, o yüzden de benim odamı kendininki zannettin."

"Evet, haklısın Elisa", dedi Elisa. "Bugün biraz dalgınım, kusura bakmayın."

"Hadi sana iyi geceler Elisa", dedi Annie.

"İyi geceler", diye karşılık verdi Candy.

"İyi geceler", dedi Elisa'yla Patty bir ağızdan. "İyi uykular."

Elisa, Patty ve Annie'nin biraz önden gitmelerine izin verdi. Bu sırada O da Candy'yle fısıldaşıyordu:

"Candy", dedi Elisa. "Vücutlarımı değiştirmiş olabiliriz, ama odamı asla sana kaptırmam. Birazdan geri gelirim ben. Önce Annie'den kurtulayım da..."

"Tamam", dedi Candy. "Odamı ben de sana bırakmam zaten."

"Ha, unutmadan", diye ekledi Elisa. "Sakın odamı karıştırayım deme."

"Hiç öyle bir düşüncem yoktu zaten. Merak etme, hiçbir şeye dokunmam."

Elisa, Annie ve Patty'den kurtulduktan sonra gece saat 12'de odasına gitti. Kapıyı tıklattığı anda Candy hemen kapıyı açtı.

"Sonunda gelebildin Elisa", dedi Candy. "Ne biçim bir odan varmış. Çok sıkıldım burada."

"Ne demek istiyorsun?" diye tersledi onu Elisa. "Hem senin odan da çok garipti yani. Eh, Pony'nin evinden gelenlerin fazla eşyası olmayacağını tahmin etmeliydim."

"Elisa, bunu söylemek için şu an pek uygun bir konumda olduğunu söyleyemeyiz. Çünkü şu anda Pony'nin evinden gelen kişi konumunda sen varsın."

"Tamam tamam", diye homurdandı Elisa. "Hadi sen odana git de ben de bir güzel uyuyayım."

"İyi de sabahleyin erkenden tekrardan oda değiştirmemiz gerek, biliyorsun. Ne zaman yapacağız bunu?"

"Sen sabah 5:30'da gel odamın kapısını tıklat. Böylece ben senin odana, sen de benimkine geçeriz."

"Peki o zaman, dedi Candy. Hadi iyi geceler."

"Şey... Candy. Her gece yatmadan önce güzellik kremi sürerim de. Hani şu an vücudumda sen olduğun için bunu senden yapmanı istemem gerekiyor."

"Krem mi?" diye güldü Candy.

"Evet krem", dedi Elisa ters ters. "Ne var yani? Bu beden nasıl bu kadar güzel olabiliyor zannediyorsun?"

"Tamam tamam birşey demedim. Madem birbirimize muhtaç kaldık, onu da yaparım. Ha, sen de dişlerini fırçalamayı unutma. Boşuna gülüşüm meşhur değil benim."

İkisi de bulundukları durumdan hoşnutsuz bir şekilde yatağa gittiler. Ama bu son sözleri ikisini de güldürmüştü. Acaba ikisi iyi birer arkadaş olma yolunda mıydılar?

Ertesi sabah erkenden odalarını değiştirdiler. Bütün gün ikisi de bir sürü acı çekti; çünkü başka yerlerde oturmak, başka kişilerle dolaşıp arkadaşlık yapmak, başka şekilde düşünmek ve farklı şekilde davranmak zorundaydılar. İkisi de bu durumdan iyice bıkmaya başlamıştı, ve ikisi de bu durumun hemen geçmesini diliyorlardı.

Çarsamba günü yavaş yavaş alışmaya başlamışlardı bu duruma, ama hâlâ bir kâbus gibiydi hayatları. Öğleden sonra Candy'nin bedeninde olan Elisa bahçede ağaçların arasında diğerlerini bekliyordu. Bu sırada ağaçlardan birinin üzerinden bir ses geldi. Bir süre sonra Krin belirdi, ve Elisa'nın yanına geldi. Ancak Candy'de bir farklılık olduğunu Krin de farketmişti. Candy'ye yaklaştığı gibi geri kaçması bir oldu. Bu sırada bir ses Elisa'yla konuştu:

"Merhaba Çilli Tarzan", dedi ses. "Ne yapıyorsun burada? Bakıyorum çillerin artık rakununu bile korkutuyor."

"Çilli Tarzan mı?" dedi Elisa. "Ama sen... "

Ona seslenmiş olan kişi Terry'den başkası değildi. O henüz Candy'deki değişikliği bilmiyordu. Elisa ise biraz şaşırmış, hattâ kıskanmıştı. Nasıl oluyordu da Elisa'yla hiçbir zaman konuşmayan bu çocuk gelip de Pony'nin evinden gelen çirkin çilli bir kızla konuşabiliyordu?

"Ne oldu, dilini mi yuttun?" diye sordu Terry ona alaylı alaylı bakarak.

"Ben... şey... hayır, elbette ki dilimi yutmadım."

"Hmm... O zaman önceki günkü konuşma ağır gelmiş."

"Önceki günkü konuşma mı? Beni dinledin mi?"

"Dinlememek mümkün mü? O çatlak sesin on cadde öteden duyuluyordu."

"Sen ne demek istiyorsun?!" dedi Elisa sinirli bir şekilde. "Benimle uğraşmasana!"

"Tamam canım şaka yapıyordum", dedi Terry göz kırparak. "Hem..."

O an Terry Elisa'ya yaklaştı.

"... bence harika görünüyordun o kürsüdeyken", diye fısıldadı Terry.

"Öyle mi?" dedi Elisa. "Gerçekten öyle mi düşünüyorsun?"

"Evet. Ama bunu kimseye söyleme sakın."

"Söylemeyim mi?"

"Hayır, söyleme. Yoksa bundan sonra tüm konuşmaları sana yaptırırlar, bütün okul da senin o cırtlak sesini dinlemek zorunda kalır."

"Agghh!" diye bağırdı Elisa. "Sen ne biçim birisin böyle? Hem sen nasıl oluyor da geziye gidebiliyorsun? Eminim yine baban sayesindedir!"

"Fyuuu", diye ıslık çaldı Terry. "Bayan Çilli Tarzan'dan misilleme! Hayır, babam sayesinde değil. Ben çok çalışkan bir öğrenci olduğum için beni seçtiler."

"Hıh, eminim öyledir."

"Hem bu geziye siz de iştirak edeceksiniz, yanılıyor muyum bayan Candy White Audrey? Sizi kim bilir neden seçtiler..."

"Ne demek neden seçtiler! Beni tabii ki de şey yüzünden seçtiler... şey..."

Elisa diyecek söz bulamıyordu. O güne kadar hep Candy'nin aleyhinde konuşmuştu. Hep ona karşı olmuştu. Şimdiyse ona en yakın olandı, çünkü onun içindeydi. Ve de bu da yetmezmiş gibi onu başka birine karşı korumaya çalışıyordu. Terry'nin sözleri onu bu düşüncelerden uzaklaştırdı:

"Ne düşünuyorsun Çilli Tarzan? Yoksa sen de seni neden seçtiklerini bilmiyor musun? Ben söyleyeyim istersen. Seni ağaçlara çok iyi tırmandığın için seçtiler. Böylece eğer biz kaybolursak sen ağaca çıkar bize yol gösterirsin diye."

"Agh! Sen susacak mısın?!?"

"Susmazsam ne yapacağına bağlı."

"Susmazsan seni... seni..."

"Beni ne?"

"Hiç, boşver..."

"Nasıl yani ?" dedi Terry şaşkınlıkla. "Bugün bu kadar çabuk mu vazgeçeceksin ?"

"Bak, ben aslında... "

Bu sırada Patty ve Candy geldiler. Elisa onları görünce sustu.

Terry Elisa'yı Patty'nin yanında gelirken görünce çok şaşırdı.

"Oo", dedi Terry alaylı alaylı, "bakın burada kim varmış. Bayan Leagon, nasılsınız?"

"Şey", dedi Candy, "ben aslında..."

Ama Terry onun cevap vermesini beklemeden ona doğru eğilip selam verdi. Bunu gören üç kız da çok şaşırdı. Terry onların yüzündeki şaşkın ifadeyi görünce güldü, ve " Hepinize iyi günler bayanlar" diyerek oradan uzaklaştı.

"Terry'yle neden bahsediyordunuz?" diye sordu Patty Elisa'ya.

"Hiç", dedi Elisa. "Sadece beni gıcık etmekteydi."

"Yoksa bana yine Çilli Tarzan mı dedi?" diye sordu Candy.

"Evet", dedi Elisa, "ve bence bu isim sana çok yakışıyor."

"Ne demek istiyorsun Elisa? Hem şu anda çilli olan sensin hatırlatırım."

"Peki peki sustum", dedi Elisa bıkkınlıkla.

Bir süre sonra Krin belirdi. Nedenini kendisi de bilmiyordu, ama Krin'in kanı birden Elisa'ya ısınıverdi ve hemen onun yanına gitti. Onun, yanına gelmiş olduğunu gören Candy çok sevindi:

" Oh, sevgili Krin, dedi Candy, demek sen beni tanıdın. Korkma, ben Candy. Nasıl olduğunu bilmiyorum ama Elisa'yla bedenlerimizi değiştirdik. Üstelik eski hâlime nasıl dönerim onu da bilmiyorum. O yüzden beni bu şekilde görmeye alışsan iyi olur sevgili dostum."

Rakunu gören Elisa irkilmişti. Böyle hayvanlardan hoşlanmazdı. Üstelik o yaratığı kendi kucağında görmek onu çileden çıkartıyordu.

"Candy", dedi Elisa sert sert, "hemen o mahluğu kucağımdan indir. Güzel vücudumu tırmık içinde bırakacak baksana. Hem bu okulda hayvanların yasak olduğunu bilmiyor musun?"

"Biliyorum ama Krin benim en iyi dostum. Bugüne kadar hep yanımda oldu, şimdi onu birkac rahibenin katı kuralları yüzünden yalnızlığa terk edemem."

" Öyleyse ben de rahibe Grey'e haber veririm, O da icabına bakar."

" Bunu yapamazsın Elisa", dedi Candy korkuyla. "Eğer böyle birşeye kalkışırsan seni herkese rezil ederim. Hem unutma ki artık kendi vücudun senin kontrolünde bile değil."

"Hıh, öyle olsun bakalım, ne hâlin varsa gör. Yalnız o yaratığı benden uzak tut."

"Sorun değil."

Birlikte odalarına gittiler. O gün de öyle geçti. Geceleyin tekrardan oda değiştirdiler.

Sonunda hafta sonu geldi çattı. Patty sabah 6'da Candy'nin odasına gitti, ancak onu orada bulamayınca Elisa'nınkine gitti. Kapıyı Elisa'nın vücudundaki Candy açtı. İki kızın da çok hoş giyinmiş olduklarını farketti Patty. Öyle ki dayanamayıp şöyle dedi:

" Vay canına! İkiniz de muhteşem görünüyorsunuz kızlar!"

"Sağol Patty", dedi Candy. "Bu biraz da Elisa'nın sayesinde. Kendini güzel görmek istediğini söyledi, bu yüzden bana en güzel elbisesini giydirdi. Üstelik benim onun eşyalarına dokunmama kızdığı halde, kendisi de kendi elbiselerinden giydi."

"Eh, ne yapalım", dedi Elisa acı acı, "bütün bir haftasonu beraber olacağız."

Birlikte dışarı çıktılar. Burada üç rahibe onları bekliyordu. Patty onlardan ayrılmak zorunda kaldı, çünkü rahibeler gezi hakkında bilgi vermeye başlayacaklardı, ve geziye katılmayanlar da bunu dinlememeliydiler.

Bir süre sonra rahibe Grey, yanında Terry ve Jonathan ile birlikte geldi.

Ne Candy, ne de Elisa Jonathan'ı tanıyordu. Elisa onu görünce Candy'nin kulağına şunları fısıldamaktan kendini alamadı :

" Aman Allah'ım, Candy, sence de çok tatlı biri değil mi ? "

Jonathan Chemberley 16 yaşında, kısa siyah saçlı, mavi gözlüydü. Neredeyse Terry'yle aynı boydaydı, ve Terry'den daha ince görünmesine rağmen geniş omuzları vardı.

" Eh, fena değil ", dedi Candy.

"Evet, diye söze başladı rahibelerden biri, şimdi hepiniz burada olduğunuza göre başlayabiliriz. Her biriniz ayrı özellikleriniz sayesinde seçildiniz. Siz, bay Grandchester, cesaretiniz için; siz, bay Chemberley, becerikli çalışmalarınız için; siz, bayan Leagon, kendinize güveniniz için; ve siz, bayan Audrey, kararlılığınız için seçildiniz. Bu gezinin amacı tüm bu özelliklerinizi birleştirmeniz ve uyum içinde çalışmayı öğrenmenizdir. Böylece paylaşmayı, anlaşmayı ve iyi geçinmeyi öğreneceksiniz.

" Bu organizasyon okulumuzda her yıl yapılmaktadır, ve her yıl farklı sınıflardan ayrı öğrenciler seçilir.

" Bazılarınız isterse bunu bir zorunluluk olarak görebilir, ya da bir ayrıcalık; ama unutmayın ki bu geziye seçilmiş olmanız her birinizde farklı bir ışık gördüğümüze delalet eder. Ve yanılmadığımızı göstermek ancak sizin elinizde.

" Gezi üç gün sürecektir. Birazdan iki atlı araba gelip siz dördünüzü ve biz iki rahibeyi alıp Folkestone' a götürecek."

Bu sırada yanındaki rahibelerden birini göstermekteydi. Biraz durduktan sonra devam etti:

"Öğleyin oraya varmış oluruz. Orada özel olarak ayırttığımız bir evde kalacağız. Bayan Leagon ve bayan Audrey'nin ayrı, bay Grandchester ve bay Chemberley'nin ayrı odaları olacak. Biz iki rahibe de bize ayrılan odada kalacağız. Bununla beraber bir de yemek odası ve büyük bir çalışma odanız olacak. Bütün gün, yemek saatleri hariç, o odada çalışacaksınız. Akşamları da biz gelip yaptıklarınıza bakıp not vereceğiz. Yani bütün gün dördünüz yalnız olacaksınız. Eğer çalışmalarınızı yeteri kadar iyi bulursak, sizlere ayrıca Folkestone'nun büyük limanına gitme izni bile verebiliriz. Ayrıca akşam üstleri dışarıda bir-iki saat dolaşmanıza izin verilecektir. Tabii kurallara uyduğunuz sürece.

" Akşamları saat en geç 10'da yatmanız, sabahları da en geç 6:30'da kalkmanız gerekmektedir. Bütün gün iznimiz olmadan dışarı çıkamazsınız. Sizin yanınızda olmayacağımız sizi kontrol etmeyeceğimiz anlamına gelmez. Gün içinde ben veya meslektaşım belirli aralıklarla sizlere bakmaya geleceğiz. Eğer kurallara uymadığınızı görürsek, cezalandırılırsınız."

Sonra durup erkeklere döndü:

"Özellikle sizi uyarıyorum baylar, eğer herhangi bir tatsızlık çıkarırsanız kötü şekilde cezalandırılırsınız."

"Merak etmeyin efendim", dedi Jonathan, "gayet uyumlu bir ekip olacağımızdan hiç şüpheniz olmasın."

Elisa yine kendini tutamayarak Candy'ye şunları fısıldadı:

"Ayy, üstelik sesi de çok hoş!"

"Tamam Elisa", dedi Candy. "Kendini bu kadar kaptırma, çünkü bütün bir haftasonu onlarla olacağız. Peşin hükümlü olma."

Bu sırada iki araba sesi duyuldu. Rahibeler ve öğrenciler arabalara bindiler. Az sonra yola çıktılar.

Öğleyin saat 12:00 gibi Folkestone'a vardılar. Çok güzel bir şehirdi. Limanın oradan geçerken Candy manzaraya hayran kaldı. Küçük bir yerdi Folkestone, o yüzden, limanın hareketliliğine rağmen sakin bir şehirdi. Candy uçan martıları görünce çok mutlu oldu. Ona Terry'yle ilk karşılaştıkları vapur gezisini hatırlatmışlardı çünkü.

Az sonra kalacakları yere vardılar. Çok büyük bir ev sayılmazdı, ama altı kişi rahatlıkla kalabilirdi burada. Valizlerini alıp rahibelerin gösterdikleri odalara koydular. Ardından rahibelerden biri onlara evi gezdirmeye başladı. Diğeriyse bu sırada arabacıların yanındaydı.

Önce yemek salonunu, sonra da çalışma odasını gezdiler. En son da salonu. Salon büyükçeydi, ve çok rahat koltuklar vardı. Üstelik bir de kocaman bir şömine vardı. Candy " Çok güzel bir yer ! " demekten kendini alamadı.

Yemekten sonra rahibeler, kuralları son bir kez hatırlattıktan sonra gittiler. Onlar ise çalışma odasında, rahibelerin vermiş olduğu ödevle ilgileniyorlardı.

Terry birden " Hadi size iyi çalışmalar " diyerek kapıya yöneldi.

"Hey !" diye seslendi Candy'nin bedenindeki Elisa, "nereye gidiyorsun ?"

"Şöyle çıkıp biraz dolaşacağım. Belki limana da giderim, gelmek ister misin ?"

"Ne ?" dedi Elisa şaşkınlıkla. "Nasıl yani ? Saçmalama da gel buraya !"

"Terry", dedi Elisa'nın bedenindeki Candy, "bizi böyle yüzüstü bırakamazsın. Lütfen hadi gel şuraya otur."

"Benim böyle saçma sapan şeylerle vakit kaybetmeye hiç niyetim yok. Üstelik Çilli Tarzan'la aynı odada bulunmak beni çok kötü etkiliyor. Dışarı çıkıp biraz nefes almam gerek."

"Terry, dostum", dedi Jonathan, "gel de bu güzel kızları üzme. Hem ödevi bitirdikten sonra rahibeler çıkmamıza izin vereceklerini söylediler. Ne kadar çabuk biterse bizim için o kadar iyi."

" Eğer çok istiyorsan sen burada kalabilirsin Johnny, ama ben gidiyorum."

Bunları söylemesiyle odayı terk etmesi bir oldu.

Elisa'nın bedenindeki Candy onun peşinden gitti.

" Terry!" diye seslendi Candy. Beni bekle.

"Demek sen de benimle gelmeye karar verdin, öyle mi Elisa?"

"Şey, aslında... pek sayılmaz. Seni geri götürmeye geldim.

- O odada kalmak istemiyorum. Ben özgürlüğü seven biriyim."

"Evet ama zaten ne kadarcık sürecek ki işimiz. Ayrıca daha iki gün böyle çalışacağız. Sen şimdiden böyle yaparsan asla uyumlu bir ekip olamayız."

"Hıh", dedi Terry umursamazca, "uyumlu bir ekip olmak isteyen kim?"

Arkasını dönüp yürümeye devam etti.

" Terry Grandchester !" diye bağırdı Candy. "Hemen geri gel!"

"Ne?" dedi Terry şaşkınlıkla. "Ama sen..."

Terry Candy'nin yanına gitti. Önce saçlarını, sonra da yüzünü inceler gibi yaptı.

"Ne... ne yapıyorsun?" dedi Candy Terry'nin bu hareketlerine anlam veremeyerek.

"Hiç", dedi Terry. "Sadece birden bana Candy'yi o kadar anımsattın ki, acaba sen O musun diye inceliyordum. Ama senin çilin yok."

"Terry, ne saçmalıyorsun?"

"Batıl inançlı olsaydım, senin ve Candy'nin vücutlarınızı değiştirmiş olduğunuzu düşünürdüm."

Candy o anda sustu. Acaba gerçeği biliyor muydu? Ama nasıl olabilirdi ki?

"Ne o Elisa?" diyerek onu bu düşüncelerden uzaklaştırdı Terry. "Ne düşünüyorsun öyle kara kara? Yoksa sen aslında Candy misin?"

- "Ne münasebet!" dedi Candy Elisa'yı taklit ederek. "Beni onunla nasıl bir tutabiliyorsun aklım almıyor. Hem bu kadar saçmalık yeter, hemen içeri geri gidiyoruz."

"Uuu", dedi Terry alayla, "sizin hışmınızdan korkulur bayan Leagon. Peki, efendim, emrinize âmâdeyim."

Birlikte çalışma odasına geri döndüler. Bu sırada Candy, Elisa'nın Jonathan'la konuşmaya çalıştığını gördü. Ama Johnny onunla pek ilgilenir gibi değildi.

"Ah!" dedi Elisa, "demek onu sonunda ikna edebildin Elisa."

"Kolay olmadı ama", diye cevapladı onu Candy, "sonunda geri gelmeye razı oldu."

"Hasretine dayanamadım Çilli Tarzan'ım", dedi Terry gülerek. "Ee, biz yokken birşeyler yazdınız mı bari? Yoksa aklınız başka şeyde miydi?"

"Ah, Terry", diye iç çekti Candy, "sen adam olmazsın."

Üç saat aralıksız çalıştılar. Saat 17:00'de rahibeler geldi. O günkü çalışmaları fena sayılmazdı. Hattâ bazı yerleri gayet iyi yapmışlardı. Böylece dışarı çıkmalarına izin verildi.

Bahçe çok genişti, ve değişik türde ağaçlar mevcuttu. Terry yine Candy'ye takılmadan edemedi:

"Bak Candy, işte sana egzersiz yapma fırsatı."

"Aman ne komik", dedi Elisa.

"Baksana Candy", diye lafa girdi Johnny, "şu ağaçlardan birine tırmansan da ben de görsem. Herhalde bu işi çok iyi beceriyosun da o yüzden Terry sürekli bundan bahsediyor."

"Ama ben..." dedi Elisa, "şey uzun süredir ağaca çıkmıyorum. Üstelik şimdi hiç sırası değil. Rahibeler gelirse hiç hoş bir durum olmaz."

"Haklı", dedi Candy lafa girerek. "Şimdi neden keyfimize bakmak yerine bir maymunu izlemeyi tercih edelim ki?"

Elisa ve Candy oğlanları bu fikirden hemen vazgeçirdiler. Elisa ağaca hiç çıkmamıştı. Şimdiyse ondan bunu bekliyorlardı. Tabii bu arada Candy için için tırmanmak istiyordu. Ama görünüşü buna mani oluyordu. Bir süre sonra yatmaya gittiler.

Ertesi günü de çalışarak geçirdiler. Birlikte olmak aslında hoşlarına gidiyordu ama ders yapmak zorunda olmaları sinirlerini bozuyordu.

Akşam üstü rahibeler geldikten sonra tekrar bahçeye çıktılar. Candy görünümündeki Elisa ve Terry önceden çıktılar. Bir süre sonra, Elisa'nın görünümündeki Candy dışarı çıktı. Ancak onları bulamadı. Bu sırada Johnny geldi:

"Hey", dedi Johnny, "ne yapıyorsun burada? Diğerleri nerede?"

"Bilmem", diye cevap verdi Candy. "Ben de onları arıyordum."

"Bizi ektiler desene", diye yorum yaptı Johnny gülümseyerek.

"Sanırım öyle", diye karşılık verdi Candy gülerek.

"Ee, ne yapacağız şimdi o zaman?"

"Bilmem, sen ne yapmak istersin ?"

"Biraz yürüyelim istersen."

"Bana uyar. "

Birlikte bahçede dolaşmaya başladılar. Bir süre sonra eğik bir ağacın üzerine oturdular.

" Biraz kendinden bahsetsene", dedi Johnny.

"Şey ... ne dememi bekliyorsun ?"

"Bilmem. Yani ne bileyim, nelerden hoşlanırsın, ne zamandır bu okuldasın, falan gibi şeyler."

"Bir senedir bu okuldayım."

"Peki nelerden hoşlanırsın ?"

"Bilmem. Benim yaşımdaki bir kız nelerden hoşlanırsa onlardan herhalde."

Bu sözlerin üstüne Johnny güldü. Gülerken hiç de fena görünmedi Johnny Candy'nin gözüne.

"Biraz daha anlat bana kendini", dedi Johnny. "Seni daha yakından tanımak istiyorum."

"İnan bana tanımasan daha iyi."

"O da neden?" diye güldü tekrardan Johnny.

"Pek ilgi çekici bir kız değilimdir de o yüzden."

"Ama ben hiç öyle düşünmüyorum, Elisa. Elisa... ne güzel bir ismin var. "

Johnny Candy'ye yaklaştı. Candy bu yakınlaşmadan pek hoşnut değildi. Biraz geri gitti.

"Şey", diye geveledi Candy. "Teşekkür ederim. Bence senin ismin de güzel."

"Gerçekten mi? Benimle ilgileniyor musun?"

"Ben mi? Şey... ilgilenmek zorundayım değil mi? Ne de olsa bütün bir haftasonu beraber çalıştık."

"Peki, onun dışında birşey hissetmiyor musun bana karşı?"

"Yoo... Bak, istersen Candy'yle Terry'yi aramaya gidelim. Birazdan rahibeler bizi aramaya çıkar."

"Öyle olsun."

Bahçede tekrar dolaşmaya başladılar. Uzun bir yürüyüşten sonra hâlâ onları arıyorlardı. Birden yağmur bastırdı. O sırada çardak gibi birşey görüp içine girdiler.

"Üşüyor musun?" diye sordu Johnny.

"Hayır", diye cevap verdi Candy. "Çok şiddetli yağıyor. Umarım bir an önce diner."

"Ben biraz daha sürmesini isterim şahsen."

"Neden?"

"Seninle daha fazla başbaşa kalabilmek için."

"Saçmalama."

"Saçmalamıyorum, gerçeği söylüyorum. Senden hoşlanıyorum Elisa, neden beni geri çeviriyorsun?"

Johnny Candy'ye yaklaştı.

"Bak bence bu pek iyi birşey değil. Yani benden hoşlanman."

"Neden?"

"Çünkü... ben çok kötü bir insanımdır... hiç kimse beni sevmez çünkü herkesi üzmekte üstüme yoktur..."

"Olsun, ben seni her hâlinle sevmeye razıyım."

Johnny Candy'ye iyice yaklaştı ve onu öpmeye kalktı. Candy hemen geri kaçtı, böylece çardağın içinde küçük bir kovalamaca başladı.

Sonunda Johnny Candy'yi kolundan yakaladı.

" Sadece bir öpücük..." dedi Johnny.

Candy onu itmeye devam ediyordu. Bu sırada Terry'nin ve Elisa'nın sesini duydu. Onları arıyorlardı.

Candy hemen orada olduklarını belirtmek için seslenmeye kalktı:

" Burday... ! " ama Johnny onun ağzını kapadı.

Nitekim onlar bu sesi duymuştu. Candy o anda Johnny'yi itti. Jonathan böylece büyük bir patırtıyla yere düştü. İçeri bu sırada Terry ve Candy görünümündeki Elisa girdi.

Terry neler olduğunu kavradı ve hemen Johnny'yi yakasından tutarak ayağa kaldırdı.

"Bana bak John", dedi Terry sert bir sesle. "Ne yapmaya çalışıyorsun?"

"Hiç, biz sadece eğleniyorduk", dedi Johnny.

"Bu doğru mu Elisa?" diye sordu Terry Candy'ye dönerek. Candy başını "hayır" anlamında sağa sola salladı. Bunun üzerine Terry Jonathan' ı iki eliyle yakasından tutup duvara yasladı.

" Bak Johnny, bundan böyle uslu duracaksın, yoksa seni doğduğuna pişman ederim. Şimdi Elisa'dan özür dile !"

"Tamam... özür dilerim Elisa. Aptallık ettim."

"Önemli değil", dedi Candy.

"Aferin", dedi Terry Johnny'yi bırakarak. "Bir daha böyle birşey yapmaya sakın kalkma. Hadi artık geri dönelim. Rahibeler bizi bekliyordur."

Eve geri döndükten sonra üzerlerini değiştirdiler ; çok fena ıslanmışlardı.

Yemekten sonra herkes odasına gitti. Elisa Candy'yle konuşuyordu.

"Demek benden hoşlandığını söyledi, öyle mi ? Ah, ne kadar mutluyum !"

"Benim yerimde olsaydın acaba bu kadar mutlu olur muydun..."

"Elbette ki olurdum. Senin yerinde olsaydım kendi bedenime dönmüş olurdum."

"Bak bu doğru."

"Ee, peki benim hakkımda başka ne dedi."

" 'İsmin çok güzel' dedi. 'Benim için birşeyler hissediyor musun' dedi. Hayır dedim. Neyse, zaten en son da öpmeye kalktı.. ıgghh..."

"Ah, ah... Beni öpmeye kalktı ha! En olmadık zamanda beden değiştirmek zorunda mıydık ki biz ?"

"Her neyse. Siz Terry'yle ne yaptınız?"

"Biz mi? Şey... gizlice sahile gittik. Ama yağmurun yaklaştığını görünce geri döndük."

"Aranızda birşey geçmemiştir umarım."

"Hayır, merak etme. O nedense bu yeni Candy'den pek hoşlanmışa benzemiyor. "

Ondan sonra yattılar.

Ertesi gün, öğleden sonra yola çıktılar. Akşam üstü okula varmışlardı.

At arabaları dururken, arkadaki arabadan müthiş bir ses geldi. Candy ve Elisa hemen aşağı inip ne olduğuna baktılar. Candy cama bir güvercinin çarpmış olduğunu gördü. Kuş yerdeydi. Candy kuşu eline aldı. Neyse ki yaralanmamıştı.

"Ne kadar güzel bir güvercin", dedi Candy. " Ah, en son böyle bir kuşu elimde tuttuğumda kendi vücudumdaydım... Keşke eski hâlime geri dönebilseydim... " dedi Candy hüzünle.

Sonra birden bire elindeki kuş kayboldu. Bu sırada Elisa bir çığlık attı :

" Ayyy !! Bu iğrenç şey ne yapıyor benim elimin üstünde ? "

Elisa sesinin eski hâline dönmüş olduğunu farketti. Candy'ye baktı. İkisi de eski hallerine dönmüşlerdi! Heyecandan bağırışıp birbirlerine sarıldılar. Sonra eski günleri akıllarına geldi ve hemen birbirlerinden ayrıldılar.

Sonra kızlar kendi bölümlerine, erkekler de kendi bölümlerine yollandılar.

Candy hemen Patty'nin odasına gitti. Patty kapıyı açtı, Candy hemen onun boynuna sarıldı.

"Patty! Benim ben, Candy! Eski hâlime döndüm!"

"Candy!" diye bağırdı Patty sevinçle. "Sonunda! Seni ne kadar özlemiştim anlatamam."

Bu duruma çok sevinmişlerdi. Bu mutlulukla gidip yattılar.

Ertesi sabah herşeyin eskisi gibi olması Candy'yi çok sevindirdi. Sınıfa girdiğinde Elisa'yla karşılaştı.

" Günaydın Elisa" dedi Candy. Ancak Elisa ona sadece aşağılar bir bakış attı.

" Ne zamandan beri Pony'nin evinden gelenler benim muhattapım oluyor?" dedi alay ederek Elisa.

" Ama Elisa..." dedi Candy. Ama sonra vazgeçti. Patty'ye döndü:

"Herşeyin bu kadar çabuk eskisi gibi olacağını düşünmemiştim..."

"Takma kafanı", diye onu teselli etti Patty. "Hem unutma ki şükretmen gereken birşey var; o da Krin hakkında konuşmamış olması."

"Haklısın galiba."

Öğleyin Candy yalnız başına bahçeye çıktı. Patty ve Annie'yi bekliyordu. İleride Elisa'yı gördü. O da yalnız başınaydı. Sonra Johnny'nin onun yanına gittiğini gördü. Muhtemelen ondan özür diliyordu. Elisa da gülmekteydi.

" Sonunda Elisa da kendine göre birini buldu" diye düşündü.

Sonra bir ses duydu. Dönüp baktığında Terry'yi gördü. Elinde birşey vardı Terry'nin.

"Selam Çilli Tarzan, ne var ne yok ?"

"Hrrr", dedi Candy sinirle, "beni böyle çağırma !"

"Tamam tamam, sinirlenme. Sana bunu getirmiştim. Al..."

Terry elindeki şeyi Candy'ye uzattı. Bu kalp şeklinde bir kabuktu.

"Sahile gittiğimizde yerden toplamıştım. Hatıra olarak sende kalsın."

"Sağol Terry... onu çok iyi saklayacağıma emin olabilirsin..."

Terry göz kırptı. Ve arkasına döndü. Tam gidecekken konuştu :

" Candy, biliyor musun, gerçek hâlin daha güzel... "

Ve bu sözlerin ardından yürüyüp gitti.

Candy onun arkasından bakakaldı. Gerçekten de garip birşeyler olduğunu Terry sezmişti demek ki. Bir süre sonra Annie ve Patty geldiler.

" Hadi Candy, gidelim ", dedi Patty.

- Tamam, dedi Candy.

"Candy, o elindeki de nedir?" diye sordu Annie.

"Hiç, sadece Folkestone'dan bir hatıra... "

Birlikte okula doğru yürüdüler. Yaşadıklarından sonra Candy yine de çok mutluydu. Tabii Elisa'nın yerine geçmiş olmak onu çok değiştirmişti. Candy, Elisa'nın da değişmiş olduğunu umuyordu, en azından olumlu yönde...

BİTTİ



*****


Bu hikâye hakkındaki düşüncelerinizi Çağıl'a yazın.

SocialTwist Tell-a-Friend